Sanırım hepimiz pazartesi sendromu atlattığımıza göre rahat rahat keyf sürebiliriz.
Size bitirip yorumlayacağım kitaptan bahsetmek için oturdum laptop başına.Valla o kadar etkilendim ki yazmam lazım,anlatmam lazım dedim. Kitaba geçeyim hemen ..
Ünlü yazar Tom Boyd, piyanist sevgilisi Aurore'dan ayrılınca kendini hayattan soyutlar. Evden dışarı çıkmaz ve sürekli içmeye başlar. Yarım kalan üçlemesinin son kitabını da yazamaz çünkü Aurore onun ilham perisidir ve o, ilham perisini kaybetmiştir. Derken yağmurlu bir günde terasına çıplak bir kız düşer ve bu kız, Tom Boyd'un üçlemesinin baş kahramanı Billie olduğunu iddia eder. Kızın uzun uğraşları sonucu, Tom buna inanır ve bir anlaşma imzalarlar. Billie, Aurore'la Tom'un arasını yapacaktır karşılığında da Tom'dan kitabı bitirmesini ister. İki taraf da anlaşmaya sadık kalmaya çalışır çünkü planlamadıkları birçok şey olur ve Tom'un Billie'ye aşık olması da bunun içindedir.
Konusu bu kısaca fakat yazar öyle sürpriz üstüne sürpriz kurgu üstüne kurgu yok artıkkk dedirtcek kadar şaşıp kalıyorsunuz. Keşke bitmeseydi eee sonra ne oldu peki yaaa demekten kendinizi alamıyorsunuz. Kitapta aşk var, heyecan var, ders çıkarma var hem sürükleyici sayfalar akıyor resmen. Saabahattin Ali'nin KÜRK MANTOLU MADONNA'sı gibi düşünün sonunu. Tam hayal kırıklığı yaşarken bir anda umutlar yeşeriyor kalbinizde.
Ben çok büyük keyif aldım. Okumaya değer..
Sizde bir şans verin derim.
Okudunuz için teşekkürler..
Takipte kalın..Hoşça kalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder